Meslek Seçiminde Kekemeliğin Gizli Etkisi image
Meslek Seçiminde Kekemeliğin Gizli Etkisi
Üniversite sonuçları yeni açıklandı ve eminim her biriniz tıpkı bir labirentin içindeymiş gibi hissediyorsunuz. "Hangi üniversitede okumalıyım? Hangi meslek benim için en uygun?" gibi sorular kafanızı kurcalarken, geleceğinizi şekillendirecek bu kararları vermek adeta bir çıkmaza dönüşebiliyor. Eğer kekemeyseniz, zaten karmaşa dolu olan bu dönemde belki biraz daha fazla yük taşıyor ve zihninizde şu tür sorular yankılanıyor olabilir: Acaba daha az konuşma gerektiren bir meslek mi seçsem?  İstediğim işi ya kekemeliğim fark edilir ve yapamazsam?  Kekemeliğim mesleki kariyerimi etkiler mi?  İstediğim işi, ya kekemeliğim ortaya çıkarsa ve başarısız olursam? Ya bu durum tüm çabalarımı ve hayallerimi suya düşürürse? Ben kekemeyim. Nasıl öğretmen olacağım? En iyisi mühendislik yapmak. Eğer bu ve bunun gibi düşünceler içerisinde boğuşuyor ve ne yapacağınıza karar veremiyorsanız, bu yazı sizin için.  Kekemelik, bazen oldukça yorucu olabilir ve hayatınızın çeşitli yönlerini etkileyebilir. Bazı zamanlarda, yaşamınızın en belirleyici faktörünün "kekemelik" olduğunu hissedebilirsiniz. Bu durum, sanki hayatınızın direksiyonunu kekemeliğin ele geçirdiği ve sizin yeteneklerinizi, hayallerinizi belirleyenin kekemeliğiniz olduğu hissine yol açabilir. Kısacası, kekemeliğin yaşamınızın kontrolünü eline geçirdiğini hissedebilirsiniz. Yapılan bir araştırmada bir katılımcı yaşadığı durumu şu sözlerle aktarıyor: "Kekelediğim zaman küçük düşmüş gibi görünme korkusuyla ne yapıp yapamayacağıma dair kendime sınırlayıcı kısıtlamaları koydum ve neredeyse kendimin en büyük düşmanıydım." Kekemelik, farklı çalışmalarda da gösterildiği gibi kişinin aile hayatı, arkadaşlık ilişkileri ve sosyal hayatını etkilediği gibi meslek seçimini ve iş hayatını da derinden etkileyebiliyor. Peki kekemeliğin meslek seçimine etkisi nedir ve biz ne yapabiliriz? Meslek Seçimi ve İş Hayatı Neden Önemli? Meslek seçimi ve iş hayatı, sadece geçimimizi sağladığımız yerler olmanın ötesinde, hayatımızın önemli bir kısmını oluşturur. Birçok araştırma, iş doyumu ile genel yaşam kalitesi ve mutluluk arasında güçlü bir ilişki olduğunu belirtiyor. İşin aslına bakarsanız, iş hayatında geçirdiğimiz zaman ve yaşadığımız deneyimler, tüm yaşam kalitemizi ve genel mutluluğumuzu büyük ölçüde etkiliyor. Kekemeliğin Meslek Seçimine Etkisi Evet şu an belki hayal ettiğiniz ve içten içe uyumlu olduğunuzu düşünüğünüz meslek hakkında, kekemeliğiniz sebebiyle tekrar düşünüyor olabilirsiniz. Örneğin; avukat olmak istediğinizi varsayalım. Ancak bazı, "Ben nasıl avukat olabilirim? Adımı bile doğru düzgün söyleyemem. İnsanlar ne düşünür? Kekemeyim, nasıl bu mesleği yaparım?" gibi düşüncelerle kekemeliğinizin sizi durdurduğunu, istediğinizi yapmayı engellediğini düşünüyor ve çözüm olarak da belki daha az sözlü iletişim gerektiren, belki de sevmediğiniz bir meslek hakkında düşünüyor olabilirsiniz. Yapılan bir çalışmada, katılımcıların %25'i kekemeliğin, meslek seçimlerini etkilediğini belirtelerek istediği mesleği seçmediklerini düşündüklerini söylerken bazı katılımcılar da kekemeliğin meslek seçimlerine bir etkisinin olmadığını aktararak kekemeliğin meslek seçimini etkilemediğini, kendi seçtikleri ve keyif aldıkları mesleği seçtiğini belirtmiş.  Kekemelikle ilgili tutumlarımız, kekemelikle ilgili geçmişte veya şu an yaşadıklarımız, kekemeliğe ilişkin bakış açımız kişinin hayatını etkileyebileceği gibi kendi potansiyellerini tam olarak gerçekleştiremediklerini hissetmelerine neden olabilir. Kekemelerin, kendi konuşmaları hakkında "Acaba başkaları konuşmamla ilgili ne düşünüyor?" gibi sürekli tetikte olduklarını hissettiren düşünceler, onların meslek seçiminde kendi isteklerinden ziyade zorunlu olarak (çoğunlukla daha az sözlü iletişim gerektiren) bir mesleği seçmeye yönelmeyi düşündürebilir. Kişilerin meslek seçimine kekemeliğin neden etkisinin olduğu araştırıldığında ise farklı cevaplar ortaya çıkıyor. Bu cevaplar arasında; toplumun kekemeliğe bakış açısı, kekeme olan kişinin kendi kekemeliğiyle ilgili düşünceleri, utanç gibi duyguları, davranışları, kişinin toplum tarafından farklı algılanmaktan dolayı endişesi ve konuşma korkusu gibi farklı sebepler yer alıyor. Farklı Meslekler, Ortak Deneyimler Günümüze ve geçmişe dönüp baktığımızda, farklı iş kollarında yer alan birçok kekemeyi görmekteyiz. Benim gibi bazı kekemeler, dil ve konuşma terapisti; Emily Blunt, Bruce Willis ve Marilyn Monroe gibi bazı kekemeler oyuncu; Müzeyyen Senar ve Ed Sheeran gibi bazı kekemeler şarkıcı; Joe Biden gibi bazı kekemeler devlet başkanı olurken, bazıları ise mühendis, öğretmen, doktor gibi farklı mesleklere yönelebiliyorlar. Peki seçmek istediğiniz mesleği kekemeliğiniz sebebiyle seçemiyorsanız ne yapmalısınız? Ne Yapmalısınız? 1- İçinizdeki Sesi Dinlemek: Kekemeliğinizin Sesi mi, Kendi Sesiniz mi? Belki şu an durup bir düşünme vaktiniz geldi. Hangi meslek içten içe sizin kalbinizi ısıtıyor? O mesleği seçerken hangi özellikleri, yetenekleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Düşlediğiniz mesleği seçmeyi düşünürken, kekemeliğinizin sesini ne zaman ve nasıl duyuyorsunuz? Kekemeliğiniz, bu yolda hangi engellerle karşılaşacağınızı size nasıl anlatıyor? Bu soruların yanıtlarını not edebilirsiniz. Kendi iç sesinizi ve kekemeliğinizin sesini ayırt etmek için bu bir fırsat olabilir. Her iki ses de varlıklarını hissettiriyor olabilir ancak hangi sesin sizin gerçek isteklerinizi temsil ettiğini anlamak önemli. Kendi istekleriniz mi sizi bir mesleğe çekiyor, yoksa kekemeliğinizin getirdiği sınırlamalar mı sizi bir yolculuğa itiyor?  2- Sihirli Değnek Beklemeyin: Hayatınızın Direksiyonunu Kendi Ellerinize Alın Ne zaman hayatınızın direksiyonunu kekemeliğinizin elinden alıp, kendi istekleriniz doğrultusunda yönetmeye başlayacaksınız? Belki bu soruyu kendinize daha önce defalarca sormuş ancak harekete geçmeyi korkutucu buluyor veya ne yapacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. Belki de bir sihirli değneğin tüm sorunlarınızı çözeceğini, kekemeliğinizi yok edeceğini ve hayatınızın kontrolünü size geri vereceğini umuyorsunuzdur. Ancak bir durup düşünün. Gerçekten çözüm sihirli bir değnekte mi, yoksa sizin ellerinizde mi? Bu durumun çözümüne yönelik adım sizin elinizde. Belki de hayatınızdaki şikayetleriniz ve memnuniyetsizlikleriniz, değişim için bir adım atmanın zamanının geldiğini belirten sinyallerdir. Eğer bu sinyalleri görmezden gelirseniz, kendinize ve hayatınıza verdiğiniz hasar da kaçınılmaz olabilir. "Evet, değişmek istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum." diyorsanız bunun ilk adımı, bir dil ve konuşma terapistinden bilimsel ve profosyonel bir destek almaktır. Bu noktada nelere dikkat etmeniz gerektiğiyle ilgili bu yazıyı okuyabilirsiniz. Başvuru yaptığınız dil ve konuşma terapisti, terapi sürecinde genellikle, sizinle birlikte kekemeliğinizi ve kekemeliğin hayatınız üzerindeki etkisini anlama ve bununla ilgili farklı yöntemlerigeliştirme üzerine odaklanır. Ayrıca, kekemeliğin iş ve kariyer hedeflerinizi nasıl etkilediğini anlama ve bu konuda ne yapabileceğinizi belirleme konusunda da size rehberlik edebilir. Yapılan çalışmadaki bir katılımcı, dil ve konuşma terapisinin hayatına olan etkisini şu sözlerle aktarmış: Aklımdaki her düşünceyi kekelesem de kekelemesem de dile getirebilmek çok güzel bir duygu. Bu son 25 yıldır hayalini kurduğum bir şeydi. Bu yüzden benim için bir rüyanın gerçekleşmesi gibi. Evet, hayatta zorluklarla karşılaşmak kaçınılmazdır ancak bu zorlukları nasıl ele aldığımız ve seçimlerimiz zorlukları nasıl aşacağımız konusunda önemli rol oynar.
Devamını oku
Kekemelik | Terapist Seçerken Nelere Dikkat Etmelisiniz? image
Kekemelik | Terapist Seçerken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
Kekemelik terapisine başlamaya karar verdiyseniz serinin ilk yazısını okudunuz, motivasyonunuz olduğuna ve kekemeliğiniz için bir adım atmaya karar verdiniz demektir. Tebrikler! Şimdi ikinci en önemli konu terapisti nasıl seçeceğinizdir. Eminim hepiniz Instagram’da, Youtube’da hatta sokaktaki reklam tabelalarında kekemelikle ilgili birçok yazıya veya ilâna denk gelmişsinizdir.  Peki bunlardan hangisinin sizin için doğru olduğuna nasıl karar vereceksiniz?  Terapist seçimi, kekemelik terapisinde çok önemlidir. Terapistle olan uyumunuz ve uygulanan teknikler, terapinizi şekillendirecek ve terapinin verimini büyük ölçüde değiştirecektir. Peki size en uygun ve doğru terapisti nasıl seçersiniz? 1. Diploma Terapist seçerken göz önünde bulundurmanız gereken en önemli madde terapistin eğitimidir. Terapistinize şikayetinizi bile anlatmadan önce diplomasını, hangi üniversiteden ve hangi bölümden mezun olduğunu sormanız çok önemli. Bunu sorarken ayıp olur mu diye düşünmenize gerek yok, eğitimine güvenen bir terapist size gönül rahatlığıyla eğitimi ile ilgili detayları verecektir. Ne yazık ki yıllar boyunca alakasız meslek grupları kekemelikle ilgili çalışmış (!) hatta bir meslek sahibi bile olamamış kişiler, kekemeliği tedavi edeceklerini söyleyerek kurslar açmış ve umut tacirliği yapmışlardır. Maalesef günümüzde de bu tarz yerler varlığını sürdürmektedir. Her çağdaş ülkedeki gibi ülkemizde de Dil ve Konuşma Terapisi lisans bölümü bulunmaktadır. Bu lisans programında da danışanlara bilimsel yöntemler uygulanmaktadır. Gitmeyi planladığınız kurum ve kişilere mutlaka diğer işlerinizde olduğu gibi, konu hakkındaki ehliyetinin yani diplomasının sorulması gerekir. Nasıl ki tıp diploması olmayan birinin size kalp ameliyatı yapmasına izin vermeyeceğiniz gibi; ilişkilerinizi, işinizi ve psikolojinizi, kısacası hayatınızı büyük ölçüde etkileyen kekemeliğiniz için de diplomalı bir dil ve konuşma terapistinden yardım almanız çok önemlidir. Bu sayede hem hayal kırıklığı yaşamamış hem de bu tarz para tuzaklarına düşmemiş olursunuz. Ayrıca bu tarz yerleri denemek, her yolu denedim ama kekemeliğimde bir ilerleme olmuyor diye düşünmenize sebep olup, kekemeliğinizi ve hayatınızı olumsuz şekilde etkileyebilir.  Terapistiniz; Dil ve Konuşma Terapisi veya Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı diplomasına sahip olmak zorundadır. Farklı bir meslek grubu, kekemeliğinizle ilgili size herhangi bir müdahalede hatta öneride bile bulunamaz. 2. Terapi Bitişi İçin Süre Verilmemesi Evet, terapi sürecine başlarken bu terapinin süresinin ne kadar süreceğini merak ediyor olmanız kadar doğal hiçbir şey yok. Bir de reklam tabelalarında, sosyal mecralarda maruz kaldığımız; "14 günde kekemeliğe son!" yazılarıyla, tedavi için bir süre belirtilmesini bekliyor olabilirsiniz. Kekemeliğinizin değerlendirilmeden, kekemelikle ilgili oluşan duygu düşünceleriniz bilinmeden ve daha sizi tanımadan bir süre verilmesi sizce mantıklı mı? Eğer bir kişi; daha sizi görmeden terapi için bir süre verdiyse ("Tamam tamam, 1 ayda hallederiz bu sorunu" gibi) lütfen oradan koşarak uzaklaşın. Kimse kekemeliğinizi, kekemelikle ilgili duygu ve düşüncelerinizi, kekemelik hikayenizi ve daha birçok unsuru bilmeden ne yapmanız gerektiğini söyleyemez. Terapi programı bireyseldir ve kişiye göre hazırlanmalıdır. Terapi programı bireysel olduğu için, süre de kişiden kişiye göre değişmektedir. 3. Klinik Uyum Terapistin diplomasını gördünüz, hala sorgulama süreciniz bitmiyor. Terapi bir süreçtir ve bu süreç boyunca sorgulanması gereken önemli noktalardan biri de klinik uyumdur. Terapi devam ediyor ama "olmayan bir şeyler var" gibi hissediyor olabilirsiniz. Terapist, danışan ve ailenin uyum içinde çalışması, danışanın kekemelikle ilgili duygu düşüncelerini terapistine rahatça ve güvenerek anlatması, ailenin aklına takılan sorulara yanıt bulması ve kişiler arasında uyum olması çok önemlidir. Klinik uyumun olmadığı durumlarda, terapilere katılmak istemeyebilir veya terapiden çıkınca mutlu hissetmeyebilirsiniz. Böyle bir durum yaşıyorsanız, bu durumu düşünmeniz ve nedenlerini sorgulamanız gerekir. Mutlu olmadığınız bir ortamda bir şeyler edinmeniz ve kendinizi açmanız çok zor olacaktır. Böyle bir sorunu çocuğunuz yaşıyorsa, neden seanslara katılmak istemediğini çocuğunuza sorabilir, bu durumu terapistinizle paylaşabilir ve bu durum hakkında neler yapmanız gerektiğini tartışabilirsiniz. Çözüm, çocuğunuzu zorla seansa götürmek değildir. Bu tarz sorunları ve aklınızdakileri terapistinizle paylaşıp bir çözüm yolu arayabilirsiniz. Böylesi durumlarda uygulanan yöntemin değiştirilmesi, terapi sıklığı/süresi değişikliği veya terapist değişikliği çözüm olabilir. 4. Uygulanan Teknikler Terapide ne tür teknikler uygulanıyor? Bu teknikleri günlük hayatınızda uygulayabiliyor musunuz? Kekemelikle ilgili duygu ve düşüncelerinize terapi seanslarında yer veriliyor mu?  Eğer terapi seansında sürekli şiir/kitap okuyup, nefes egzersizi çalışıyorsanız, güncel olmayan teknikleri deniyorsunuz demektir. Terapi seanslarında bilimsel ve güncel çalışmaların uygulanması gereklidir. Güncel ve bilimsel yaklaşımlarda sesli kitap okumak, ağız içine kalem koyarak okuma yapmak, nefes egzersizleri veya mum üfleme vb. yoktur. Şu an bilimsel ve güncel yaklaşımlar; kişinin kekemeliğini tanıması, kekemelikle ilgili duygularını/düşüncelerini tanıması, günlük hayatta uygulanabilir konuşma tekniklerinin kullanımını içerir.  Güncel ve bilimsel yaklaşımların uygulanmadığı durumlarda; "Ne yapsam bende işe yaramıyor!" düşüncesiyle kişilerde umutsuzluk görülebilir. Bu umutsuzluk, kekemeliği ve kaçınma davranışlarını artırarak kişinin sosyal ilişkilerde zorluk yaşamasına sebep olabilir. Bu yüzden terapi süreci boyunca uygulanan tekniklerin üzerinizde nasıl bir etki yarattığını izlemeniz ve bu izlenimlerinizi terapistinizle paylaşmanız gereklidir. Şehrinizde size uygun bir dil ve konuşma terapisti yoksa veya terapi almak istediğiniz terapist başka bir şehirdeyse online terapiyi düşünmenizi öneririm. Online terapi ile ilgili aklınızda soru işareti varsa ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Bu yazıyla ilgili soru ve düşüncelerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.
Devamını oku
Çocuğum Konuşmuyor. Ne Yapmalıyım? image
Çocuğum Konuşmuyor. Ne Yapmalıyım?
Çocuğunuz 2 yaşına geldi ama hala her şeyi işaretlerle, bağırarak anlatıyor ve derdini bir türlü sözcüklere dökemiyor olabilir. Çevrenizdekiler "Bekle, konuşur." diyor ama siz içten içe telaşlanıyor ve ne yapacağınızı bilemez bir halde bu yazıyı okuyor olabilirsiniz. Bu yazıda, çocuğunuz konuşamıyorsa neler yapabileceğinizi 3 maddede inceleyeceğiz. Çocuklar doğmadan önce sizinle iletişim kurmaya çalışır. Doğduktan sonra da bu iletişim kurma şekli çeşitlenerek devam eder. Göz teması kurmaya, sizinle birlikte gülmeye, nesneleri işaret etmeye, sesler ve sözcükler çıkarmaya başlar. Yani deneyimlerini sizinle paylaşmaya çalışır. Bazı çocuklar bu iletişim basamaklarının bazılarında sorun yaşayabilirler. Yaşadıkları sorun; bazen hiçbir sebebe bağlı değilken, bazen farklı sendromlar ve etmenlere bağlı olabilir. Siz de çocuğunuz size derdini anlatamadıkça endişelenip, kelime kartları alıp kelime öğretmeye çalışıyor veya hangi uzmana başvuracağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Gittiğiniz uzmanlar "4 yaşına kadar bekleyin." veya "Kreşe gönderin düzelir." demiş de olabilirler. Hatta bazı uzmanlar ise nefes egzersizi, mum üfletme, balon şişirme ve dudak yalama gibi çok yanlış, hiçbir etkisi ve bilimsel yönü olmayan yöntemleri çocuğunuz üzerinde denemiş de olabilir. Peki bu düşünceler ve sizin evde yaptıklarınız doğru mudur? Doğru yaklaşımlar nelerdir? 1. Kelime Kartlarını Söyletmeye Çalışmayın! Kendinizi çocuğunuzun yerine koyun. Evde size sürekli bir şeyler öğretmeye çalışan biri olsa ne hissederdiniz? Dil; kartlarla, kartları tekrarlatarak veya harfleri öğreterek edinilmez. Peki dil nasıl edinilir? Dil, doğal ve eğlenceli bir ortamda edinilir. Yani çocuğunuza elma resmi gösterip "Bak! Elma. Haydi sen de söyle." diyerek çocuğunuza hem sözcük öğretemezsiniz hem de çocuğunuzun sıkılmasına sebep olursunuz. Siz sıkıldığınız bir ortamda yeni şeyler öğrenmeye açık olur musunuz? Çoğu insanın ve çocuğunuzun da cevabı "Hayır!" olacaktır. Peki kelime kartları yerine ne yapmalısınız? Çocuğunuzla gerçek bir elma keserken "Aaa elma. Imm tatlı." girdilerini verip, çocuğunuzun elmanın dokusuna dokunmasına, tadını almasına ve tat duyusuyla sözcüğü birleştirmesine izin verebilirsiniz. 2. Uzun Cümleleri Kısaltın. Çocuğunuzla nasıl konuştuğunuza hiç dikkat ettiniz mi? Terapide ebeveynlerde en sık gözlemlediğim şey, çocuklarıyla konuşurken çok uzun cümleler kurmaları oluyor. Düşünün; sadece sesler çıkaran, daha sözcük kullanmayan 2 yaşında bir çocuğunuz var ve basket atmaca oynuyorsunuz. Basket atarken de amacınız eğlenmek değil. Tabii ki renkleri öğretmek. "Haydi mavi topu atalım. Haydi bakalım mavi topu potanın içine at." gibi uzun cümleler kurduğunuzda sizce çocuğunuz hangi kelimeye odaklanmalı, hangi kelimeyi üretmeyi denemeye çalışmalı? Çocuğunuzun işi biraz zor değil mi? Haydi çocuğunuzun işini biraz kolaylaştırıp çözümü bir formül şeklinde yazalım; "çocuğunuzun söyleyebildiği sözcük + 1 sözcük". Bu formülü uygulayarak sesler ve sözcükleri birleştirerek çocuğunuza model olabilirsiniz. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak "Haydi mavi topu atalım." yerine; "Hoop, at!", "Aaaa, düş!" girdilerini eğlenceli bir ses tonuyla sunarak, çocuğunuzun ses çıkarmayı denemesi için bir fırsat yaratmış olursunuz. Yolda yürürken "Ağacın dallarına bak, çok uzun değiller mi?" demek yerine; "Aaa, Aaağaç. Uuuuzun dallar. Cik cik cik, kuş." şeklinde girdiler vermeyi deneyebilirsiniz. Çocuğunuzun dil gelişimini desteklemek için kullandığınız dilin sayıca ve içerik bakımından zengin olması gereklidir. Ama bu kullandığınız dilin karmaşık, sıkıcı ve sürekli öğretici olması gerektiği anlamına gelmez. Çocuğunuza uzun bir olay anlatmak istiyorsanız cümlelerinizi bölerek, söylediğiniz şeye işaret ederek ve konuşma hızınızı yavaşlatarak yapabilirsiniz. Yolda yürürken arabalar hakkında bahsedebilirsiniz. "Kırmızı arabaya baksana çok hızlı gidiyor." demek yerine arabayı işaret ederek "Düt düt! Araba. Kırmızı, kırmızı araba. Uuuu! Çok hızlı" gibi. 3. Zaman Kaybetmeden Dil ve Konuşma Terapistinden Randevu Alın. Yukarıda anlattığım her madde, yanlış bir yöntem uygulamamanız için hazırlanmış "ilk yardım müdahalesi" gibidir. Asıl yapmanız gereken bir "ambulans" çağırmaktır. Yani, bir dil ve konuşma terapistine gitmektir. Maalesef bazı aileler yanlış bilgilendirmelerle, çocuklarının konuşmasını 5-6 yaşına kadar bekleyerek zaman kaybediyorlar. Beyin gelişiminde, ilk 3 yaş kritik dönem olarak adlandırılır. Yani ilk 3 yaşta başlayacağınız terapinin, çocuğunuza ve size olan verimi daha yüksek olacaktır. O yüzden çocuğunuzun iletişim kurmakta zorlandığını fark ettiğiniz ve endişelerinizin başladığı noktada, bir dil ve konuşma terapistinden değerlendirme randevusu almak çok önemlidir. Değerlendirme seansında; çocuğunuzun dil gelişimi becerileri değerlendirilerek, terapiye ihtiyaç duyup duymadığına karar verilir. Eğer terapiye ihtiyaç duyulursa çocuğunuza özgü bir yol planı hazırlanır. Bu yazı hakkındaki görüşlerinizi aşağıdan yorum yaparak / beğenerek gösterebilirsiniz. Çocuğunuzla etkili konuşmanın püf noktalarıyla ilgili de "Peki Nasıl Konuşalım?" serisinin ilk yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Devamını oku
Çocuğumun Konuşması Anlaşılmıyor. Ne Zaman Uzmana Başvurmalıyım? image
Çocuğumun Konuşması Anlaşılmıyor. Ne Zaman Uzmana Başvurmalıyım?
Çocuğunuz, farklı bir ortama girdiğinde çevredekilerden "Ne diyor?" sorusunu sıklıkla duyuyor ve ne yapacağınızı, kime başvuracağınızı bilmiyor olabilirsiniz. Bu yazımızda anlaşılırlık problemini inceleyeceğiz. Çocuklar, konuşmayı hata yaparak ve hatalarını düzelterek öğrenirler. Erken dönem çocuklukta, çocuğunuzun bazı sesleri üretemediğini ve sözcükleri yanlış söylediğini fark etmişsinizdir. Hatta bu, size çok tatlı bile gelmiş olabilir. Son dönemde bazı ünlülerin, çocuklarının yanlış söylediği kelimeleri dövme yaptırdığını da görmüşsünüzdür belki. Peki bu yanlışlar ne zaman bitmeli ve biz ne zaman endişe duymaya başlamalıyız? Her sesin belli bir edinim zamanı vardır. Bazı sesler erken dönmede edinilirken (/t/, /p/), bazı sesler (/r/) ise daha geç dönemde edinilir. Yani çocukların, sözcüklerde ve seslerde yaptığı hataları belli bir yaşta düzeltmesi beklenir.  Bazı çocuklar bu aşamada zorlanıp hatalı üretimler yapmaya devam ediyor ve yardıma ihtiyaç duyuyor olabilir. Yaşa uygun olmayan görülen bu hataların bütününe "sesletim ve ses bilgisi bozukluğu" adı verilir. Peki, hangi yaşta bu hataları normal olarak görmeyiz? Çocuğunuz; 2 yaşına geldiyse konuşma anlaşırlığının yaklaşık %50 oranında anlaşılır olmasını bekleriz. 3 yaşına geldiğinde bu oranın %75'e yükselmesini bekleriz. Yani çevredekiler ve siz çocuğunuzu rahatlıkla anlıyor olmalısınız. 4 yaşına geldiğinde bu oranın %100'e yakın olmasını bekleriz. Yani çocuğunuzun anlaşılırlığı bir yetişkin anlaşılırlığı kadar olmalıdır. Eğer bu yaşlarda bir gecikme olduğundan dolayı endişe duyuyorsanız, bir dil ve konuşma terapistine başvurarak detaylı bir değerlendirme talep edebilirsiniz.
Devamını oku
Kekemelik Neden Artar? image
Kekemelik Neden Artar?
Bazı durumlarda konuşurken hiçbir engele takılmadan rahatlıkla konuşabiliyorken, bazı zamanlarda kekemeliğinizin arttığını gözlemliyor ve bu duruma anlam veremiyor olabilirsiniz. Kekemeler genellikle kendileriyle veya hayvanlarla konuşurken kekelemez. Ama yanında başka biri olduğunda kekemeliği artabilir veya kişi, öğretmeniyle konuşurken kekemeliğinin sıklığı artarken, arkadaşıyla konuşurken daha az kekeleyebilir. Peki kekemelik neden bu kadar değişkendir? 1. Ruh Haliniz Mutlu, sinirli veya heyecanlı olmanıza göre kekemeliğiniz değişebilir. Bazı insanların sinirlenince kekemeliği azalırken, benim gibi bazılarının da kekemeliği artabilir. Unutmayın, kekemelik parmak izi gibidir. Yani hangi duyguda, “kekemeliğiniz nasıl etkileniyor?” sorusunun cevabını kendinizi izleyerek bulabilirsiniz. Cevabını bulmakta ve kendinizi izlemekte zorlanıyorsanız, terapistiniz size yardımcı olacaktır. Çünkü terapinin en büyük amaçlarından biri, kendini izlemeyi öğrenmektir. 2. Yanında Bulunduğunuz Kişi/Kişiler - Ortam Bazı arkadaşlarınızın yanında daha rahat iken, bazılarının yanında daha gergin olabilirsiniz. Kekemelik de tabii ki bu durumdan etkilenir. Mesela, annenizin yanında olan kekemeliğinizle babanızın yanında olan kekemeliğiniz birbirinden farklı olabilir. Bir iş görüşmesine gittiğiniz veya yeni bir insanla tanıştığınız andaki kekemeliğinizin sıklığıyla, ev ortamındaki kekemeliğiniz birbirinden farklı olabilir.  Kekemeliğiniz en çok kimin yanında ve hangi ortamlarda artıyor? Bu sorunun cevabını düşünmek ve o an ne hissettiğinizi, ne düşündüğünüzü keşfetmek terapinin içeriğini şekillendirerek, terapinin verimine fayda sağlayacaktır. 3. İçsel Düşünceleriniz "Kekelememeliyim!" "Acaba kekelersem benim hakkımda ne düşünür?" Yukarıdaki düşünceleri içinizden geçiriyor musunuz? Eğer geçiriyorsanız o anda üzerinizde bir baskı kurup endişelenmeniz, bu yüzden de sanki kekemeliğiniz hiç bitmeyecek gibi hissetmeniz çok doğal. İçsel düşünceler, kekemeliğinizin artmasında veya azalmasında rol oynayan önemli faktörlendendir. Seanslarda içsel düşünceler ve bu düşüncelerin hayata olan etkisi ele alınarak ilerlenir.  Ne Yapabilirsiniz? Kendinizi dışarıdan bir gözle, objektif bir şekilde izlemek size fayda sağlayabilir; "Acaba hangi ortamlarda, kimlerle konuşurken kekemeliğim artıyor?" "Kekelediğim zaman hangi düşünce baskın oluyor?" "Kekemeliğin hayatıma etkisi nedir?" Yukarıdaki soruları düşünmek ve bu soruların cevaplarını not almak, aldığınız notları dil ve konuşma terapistinizle paylaşmak, terapinin verimine katkı sağlayacaktır. Kesin bir dille "... sebepler kekemeliği arttırır." denilememesinin sebebi kekemeliğin bireysel doğasıdır. Aynı sebeple "Ne yapılabilir?" sorusuna, kesin bir öneri de verilmesi mümkün değildir. İşte bu yüzden kimse kekemeliğinizi, kekemelikle ilgili duygu ve düşüncelerinizi, kekemelik hikayenizi ve daha birçok unsuru bilmeden ne yapmanız gerektiğini söyleyemez. Terapi programı bireyseldir ve kişiye göre hazırlanmalıdır. Özetle; Kekemeliğin bireysel doğasının gereği kişiden kişiye farklılık gösterdiğinden, net öneriler verilmemesi, sizin için doğru yöntem ve tekniklerin belirlenmesi için mutlaka bir dil ve konuşma terapisti ile görüşmeniz gerekir. Dil ve konuşma terapisti seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiği ile ilgili bu yazıyı okuyabilirsiniz. Aklınıza takılan soruları/ düşünceleri yorumlarda belirtebilirsiniz.
Devamını oku
Çocuğunuz Bazı Harfleri Söyleyemiyorsa Neler Yapabilirsiniz? image
Çocuğunuz Bazı Harfleri Söyleyemiyorsa Neler Yapabilirsiniz?
Çocuğunuz konuşurken /r/, /s/, /k/ gibi bazı konuşma seslerini üretemediğini gözlemliyor ve bu durumda ne yapmanız gerektiğini bilmiyor olabilirsiniz. Hatta "Okula başlayınca / okumayı öğrenince geçer." diye düşünüyor veya çevrenizdekiler bu tarz tavsiyeler veriyor olabilir. Bu yazıda, çocuğunuz bazı harfleri üretemiyorsa doğru yaklaşımlar nelerdir başlığını 3 maddede inceleyeceğiz. Çocuklar konuşmayı hata yaparak ve hatalarını düzelterek öğrenirler. Konuşma seslerinin belirli dönemde yanlış üretilmesi normal kabul edilirken (3 yaşındaki bir çocuğun /r/ sesini üretememesi gibi), belirli dönemlerde (5 yaşındaki bir çocuğun /r/ sesini üretememesi) hatalı kabul edilir. Bazı çocuklar hatalı üretimler yapmaya devam ediyor olabilir. Peki çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz? 1. Doğru Üretim İçin Çocuğunuzu Zorlamayın Çocuğunuzun yanlış söylediği kelimeleri heceleterek veya tekrar tekrar söyleterek doğru üretimi duymaya çalışıyor olabilirsiniz. Tekrarlı üretimler yaptırmak çocuğunuzun sizinle iletişim kurmak istememesine, sürekli kontrol edildiğini hissetmesine yol açabilir.  Çocuğunuza kelimeyi doğru söyletmeye çalışmak yerine, doğru üretimi farklı ortamlarda ve hafif vurgulu bir şekilde üreterek yardımcı olabilirsiniz. Mesela "kedi" ye "tedi" diyen bir çocuğu ve o çocuğa sunulan iki farklı yaklaşımı ele alalım; I.Yaklaşım Ç: "Anne, tediye bat" A: "Neye bakıyım, anlamadım? Ke-di mi? Hadi sen de söyle! Keedi" II. Yaklaşım Ç: "Anne, tediye bat." A: "Aaaa, ne kadar tatlı kedi. Tüyleri yumuşacık kedi. Sence kedi acıkmış mıdır?" Sizce hangi yaklaşımla hem çocuğunuzla iletişiminiz kuvvetlenmiş hem de doğru üretime maruz bırakmış olursunuz? En önemlisi kendinizi çocuğunuz yerine koyduğunuzda, size hangi yaklaşımla yaklaşılmasını isterdiniz? 2. Okula Başlamayı Beklemeyin! Maalesef, kliniğe başvuran ailelerden en sık duyduğum şey "Okula başlasın geçer dediler ama geçmedi." ifadesidir. Çocuğunuzun sesleri üretememesindeki sebep okuma-yazma bilmemesi değildir. Bazı sesleri üretemeyen çocuklar okula başladığında, yazım hataları, okumayı anlamakta zorluk ve akademik başarıda zorluklar görülebilir. Üstelik akranları çocuğunuzun söylediğini net olarak anlayamadığı için, çocuğunuz sosyal ilişkilerde de sorun yaşayabilir. Bu yüzden bu hataları fark ettiğiniz anda bir uzman desteği almak çok önemlidir. 3. Dil ve Konuşma Terapistine Başvurun Yukarıda anlattığım her madde, yanlış bir yöntem uygulamamanız için hazırlanmış "ilk yardım" gibidir. Asıl yapmanız gereken bir "ambulans" çağırmaktır. Yani bir dil ve konuşma terapistine gitmektir.
Devamını oku
Kekemelik | Terapi Almanın 1. Kuralı: Motivasyon image
Kekemelik | Terapi Almanın 1. Kuralı: Motivasyon
Kekemelik terapisine başlamak istiyor ama bir türlü cesaret edemiyor veya terapinin size fayda sağlayıp sağlamayacağını kestiremiyor olabilirsiniz. Veya önceden kekemelik için gittiğiniz kursların, denediğiniz yöntemlerin işe yaramadığını düşündüğünüz için terapiye inanmıyor ve terapi almak istemiyor da olabilirsiniz. Eğer daha önce kekemelikle ilgili bir kursa veya terapiye gidip, işe yaramadığını düşünüyorsanız ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Bu yazımızda terapinin 1. kuralı olan "motivasyon" konusunu ve terapi sürecinde terapist ve danışanın rolünü inceleyeceğiz. 1. Motivasyon Terapi almayı, Hakan Türkçapar "Bilişsel Davranışçı Terapi" kitabında yeni bir dil öğrenmeye benzetiyor. Eğer sizi yeni bir dil öğrenmeye iten bir neden yoksa veya bir neden var ama çaba göstermek istemiyor, mucizevi biçimde birinci derste o dili öğrenmeyi bekliyorsanız veya ailenizin zoruyla bir dil kursuna gidiyorsanız dil öğrenme sürecinizin zorlu olacağını tahmin etmek zor değildir. Aynı durum kekemelik terapisinde de geçerlidir. Kekemelik terapisi sanılanın aksine kişiye uygulanan yöntemler bütünü değil, sizinle birlikte yürütülen, size özgü, yani bireysel olan bir süreçtir. Terapilerde danışanıma kendi rolünü ve terapisti anlatırken "yol örneğini" kullanırım. Terapi sürecini bir yola benzetirim. Danışanlarım yolu yürüyecek, engelleri aşmak için çabalayan kişi olurken, ben onların yanında, terapi yolculuğuna eşlik eden, yolda gözden kaçırdığı şeyleri hatırlatan, bazı önerilerde bulunan, bazı farkındalıklar kazanmasına yardımcı olan kişi olurum. Evet, kabul ediyorum. Terapiye başlama kararı vermek, nereden ve nasıl başlayacağını düşünmek zor ve endişeli bir süreç olabilir. Ama kekemeliğinizi, kekemeliğinizden dolayı hayatınızda oluşan zorlukları değiştirmek sizin elinizde. Bu yazıyı okumak, kekemeliğinizi araştırarak kekemeliğinizi değiştirmek istediğinizin güzel bir örneği ve en önemli adımı olabilir. Terapi almayı düşünüyorsanız, bu serinin devam yazısını yani terapist seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini okuyabilirsiniz.
Devamını oku
Çocuğunuzla Konuşmanın Gücü | Peki Nasıl Konuşalım? image
Çocuğunuzla Konuşmanın Gücü | Peki Nasıl Konuşalım?
Çocuğunuzun beynini inşa etmek, nasıl bir insan olacağını, hangi derslerde başarılı olacağını, problem çözme ve aktif düşünme becerisini geliştirmek sizin elinizde. Peki nasıl? Konuşarak! Evet, yanlış duymadınız konuşmak. Bazı okuyucular şöyle düşünebilir. "Eee, ben konuşuyorum ama çocuğum konuşmuyor.", "Eee, ben konuşuyorum ama çocuğum sıkılıyor." Bu yazıyı okurken kendinizi izlemenizi, çocuğunuzla iletişim kurarken nasıl yaklaştığınızı hatırlamanızı isteyeceğim. Acaba gerçekten çocuğunuzla konuşuyor musunuz?  Çocuğunuzla konuşmak ve iletişim kurmak her yaşta çok önemliyken, ilk 3 yaşta kritik öneme sahiptir. Bu konu önemli ve kapsamlı bir konu olduğu için, bir seri halinde yazılarımı sizlerle paylaşacağım. Her yazı serimizde bir tane değiştirilmesi gereken davranış ve istenilen/etkili davranışı iki senaryo üzerinden ele alacağız. Ayrıca bu konuyla ilgili videolar yayınlayarak daha detaylı bir şekilde bu seriyi inceleyeceğiz. 1. Emir Cümleleri Dur! Yapma! Haydi Söyle! Amcanlara bay bay yap! Hadi evden çıkmamız lazım. Hazırlan! Yukarıdaki kalıplardan kaç tanesini kullanıyorsunuz? Yukarıdaki kalıpları kullanarak çocuğunuzun size hangi kelimeyi söylemesini ve ne öğrenmesini bekliyorsunuz?  Evet, ebeveynler çocuğun öğrendiği bir davranışını başkalarıyla paylaşmak istiyor ve "Hadi amcana bay bay yap." diyor olabilir. Ama bu çocuğunuzun yeni bir şey öğrenmesini sağlamadığı gibi, iletişim baskısı oluşturarak o davranışı yapmak istememesine hatta o sözcüğü kullanmak istememesine yol açabiliyor. Şimdi bir örnekle iki davranışı ele alacağız; Çocuğumuzun ismi Zehra olsun; Zehra 2 yaşında. Zehra ve ailesi bir pazar akşamı dedesini ziyarete gitsinler. Oradan ayrılma zamanı gelsin. Herkes kapının önünde ve vedalaşma anı geldi. I. Senaryo Anne: "Hadi kızım, dedene 'Bay bay dede' de. 'Bay bay, hadi bay bay yap!'" Baba: "Kızım, dede desene. Bak dedesi, hadi bayy bayyy!" II. Senaryo Anne ve baba dedeye, "bay bay" diyerek Zehra'ya model olurlar. Bunu eğlenceli bir şekilde, öğretme amacı olmadan eğlenceli sesler kullanarak yaparlar.  Siz Zehra olsaydınız, hangi durumda olmak isterdiniz? Hangi durumda eğlenir ve o hareketi yapmaya katılmak isterdiniz?   "Dedene bay bay de!" demek yerine, bir yerden ayrılırken bu seremoniyi eğlenceli hale getirip, çocuğunuza model olabilir, çocuğunuzun öğrenme sürecinde çocuğunuzu teşvik edebilirsiniz. Mesela eğlenceli bir şekilde, ortamdaki herkese el sallayarak adlandırın; "Bay bay ... amca, bay bay ... teyze,  ... kardeş." Çocuğunuzu bir şeyler söyletmek için zorlamayın, model olun.
Devamını oku