"Kekelemeyeceğim" Düşüncesi Paradoksik Niyet image
"Kekelemeyeceğim" Düşüncesi Paradoksik Niyet
Kekeleme anında veya öncesinde ne düşündüğünüzü, hiç düşündünüz mü? Arkadaşınızla sohbet ederken, tam bir şey söylemeden hemen önce ne düşünüyorsunuz?  Küçükken sınıfta okuma sırası bana geldiğinde kendime sürekli "kekelemeyeceğim" telkinini verirdim. Sanki içten içe sürekli "kekelemeyeceğim" dersem, kekelemem duracakmış gibi gelirdi. Ama bir süre sonra şunu fark ettim; ben ne zaman kekelemeyeceğim dersem daha da çok kekeliyordum. Yıllar sonra bir dil ve konuşma terapisti olduğumda, kekemelikle ilgili güncel çalışmaları incelerken anladım ki bu tuhaflığı fark eden tek kişi ben değildim. Paradoks Niyetlenme Logoterapistlerin kullandığı bir teknik olan paradoks niyetlenme, korkunun, korkulan şeyi yarattığı ve aşırı niyetin, arzulanan şeyi imkânsızlaştırdığı gerçeğine dayanmaktadır.  Yani belli bir semptom, bireyde o semptomun tekrar ortaya çıkabileceği konusunda bir beklenti yaratır. Bir semptom fobiyi uyandırır, karşılık olarak fobi semptomu kamçılar ve semptomun yeniden ortaya çıkması fobiyi pekiştirir. Kısır döngü oluşur. Bu kavramı Viktor Frankl, kekeme bir danışanıyla ilgili bir öykü kullanarak özetler; Frankl'ın danışanı 2. dünya savaşı sıralarında trenle Avusturya'ya kaçmaya karar verir. Ama trene kaçak olarak, biletsiz biner. Bilet kontrolü için tren durdurulunca danışan bir plan yapar. Planı; kekemeliğini abartmaya çalışıp, askerlerin dikkatini dağıtarak bilet sormamalarını sağlamaktır. Nazi askerleri yanına yaklaşıp danışana bilet sorar ve çok şaşırtıcı bir şey olur. Kekemeliğini abartmak bir yana, danışan daha önce bu şekilde akıcı konuştuğunu hatırlamadığını belirtir. Buradan da Viktor Frank, "Bir kişinin bir şeye fazla niyetlenmesi o etkinliği bozar." ilkesini ortaya çıkartır. Yani bu ilkeye göre, kişinin içinden kekelemeyeceğim düşüncesi geçiriyorsa, kekemeliğinin daha da çok artabileceği sonucu çıkar. Kekelemeyeceğim düşüncesi kişi üzerinde baskı uygulayarak ve endişelendirerek akıcılığının bozulmasını daha muhtemel hale getiriyor olabilir.
Devamını oku
Kekemelik | Terapi Almanın 1. Kuralı: Motivasyon image
Kekemelik | Terapi Almanın 1. Kuralı: Motivasyon
Kekemelik terapisine başlamak istiyor ama bir türlü cesaret edemiyor veya terapinin size fayda sağlayıp sağlamayacağını kestiremiyor olabilirsiniz. Veya önceden kekemelik için gittiğiniz kursların, denediğiniz yöntemlerin işe yaramadığını düşündüğünüz için terapiye inanmıyor ve terapi almak istemiyor da olabilirsiniz. Eğer daha önce kekemelikle ilgili bir kursa veya terapiye gidip, işe yaramadığını düşünüyorsanız ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Bu yazımızda terapinin 1. kuralı olan "motivasyon" konusunu ve terapi sürecinde terapist ve danışanın rolünü inceleyeceğiz. 1. Motivasyon Terapi almayı, Hakan Türkçapar "Bilişsel Davranışçı Terapi" kitabında yeni bir dil öğrenmeye benzetiyor. Eğer sizi yeni bir dil öğrenmeye iten bir neden yoksa veya bir neden var ama çaba göstermek istemiyor, mucizevi biçimde birinci derste o dili öğrenmeyi bekliyorsanız veya ailenizin zoruyla bir dil kursuna gidiyorsanız dil öğrenme sürecinizin zorlu olacağını tahmin etmek zor değildir. Aynı durum kekemelik terapisinde de geçerlidir. Kekemelik terapisi sanılanın aksine kişiye uygulanan yöntemler bütünü değil, sizinle birlikte yürütülen, size özgü, yani bireysel olan bir süreçtir. Terapilerde danışanıma kendi rolünü ve terapisti anlatırken "yol örneğini" kullanırım. Terapi sürecini bir yola benzetirim. Danışanlarım yolu yürüyecek, engelleri aşmak için çabalayan kişi olurken, ben onların yanında, terapi yolculuğuna eşlik eden, yolda gözden kaçırdığı şeyleri hatırlatan, bazı önerilerde bulunan, bazı farkındalıklar kazanmasına yardımcı olan kişi olurum. Evet, kabul ediyorum. Terapiye başlama kararı vermek, nereden ve nasıl başlayacağını düşünmek zor ve endişeli bir süreç olabilir. Ama kekemeliğinizi, kekemeliğinizden dolayı hayatınızda oluşan zorlukları değiştirmek sizin elinizde. Bu yazıyı okumak, kekemeliğinizi araştırarak kekemeliğinizi değiştirmek istediğinizin güzel bir örneği ve en önemli adımı olabilir. Terapi almayı düşünüyorsanız, bu serinin devam yazısını yani terapist seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini okuyabilirsiniz.
Devamını oku
Çocuğunuzla Konuşmanın Gücü | Peki Nasıl Konuşalım? image
Çocuğunuzla Konuşmanın Gücü | Peki Nasıl Konuşalım?
Çocuğunuzun beynini inşa etmek, nasıl bir insan olacağını, hangi derslerde başarılı olacağını, problem çözme ve aktif düşünme becerisini geliştirmek sizin elinizde. Peki nasıl? Konuşarak! Evet, yanlış duymadınız konuşmak. Bazı okuyucular şöyle düşünebilir. "Eee, ben konuşuyorum ama çocuğum konuşmuyor.", "Eee, ben konuşuyorum ama çocuğum sıkılıyor." Bu yazıyı okurken kendinizi izlemenizi, çocuğunuzla iletişim kurarken nasıl yaklaştığınızı hatırlamanızı isteyeceğim. Acaba gerçekten çocuğunuzla konuşuyor musunuz?  Çocuğunuzla konuşmak ve iletişim kurmak her yaşta çok önemliyken, ilk 3 yaşta kritik öneme sahiptir. Bu konu önemli ve kapsamlı bir konu olduğu için, bir seri halinde yazılarımı sizlerle paylaşacağım. Her yazı serimizde bir tane değiştirilmesi gereken davranış ve istenilen/etkili davranışı iki senaryo üzerinden ele alacağız. Ayrıca bu konuyla ilgili videolar yayınlayarak daha detaylı bir şekilde bu seriyi inceleyeceğiz. 1. Emir Cümleleri Dur! Yapma! Haydi Söyle! Amcanlara bay bay yap! Hadi evden çıkmamız lazım. Hazırlan! Yukarıdaki kalıplardan kaç tanesini kullanıyorsunuz? Yukarıdaki kalıpları kullanarak çocuğunuzun size hangi kelimeyi söylemesini ve ne öğrenmesini bekliyorsunuz?  Evet, ebeveynler çocuğun öğrendiği bir davranışını başkalarıyla paylaşmak istiyor ve "Hadi amcana bay bay yap." diyor olabilir. Ama bu çocuğunuzun yeni bir şey öğrenmesini sağlamadığı gibi, iletişim baskısı oluşturarak o davranışı yapmak istememesine hatta o sözcüğü kullanmak istememesine yol açabiliyor. Şimdi bir örnekle iki davranışı ele alacağız; Çocuğumuzun ismi Zehra olsun; Zehra 2 yaşında. Zehra ve ailesi bir pazar akşamı dedesini ziyarete gitsinler. Oradan ayrılma zamanı gelsin. Herkes kapının önünde ve vedalaşma anı geldi. I. Senaryo Anne: "Hadi kızım, dedene 'Bay bay dede' de. 'Bay bay, hadi bay bay yap!'" Baba: "Kızım, dede desene. Bak dedesi, hadi bayy bayyy!" II. Senaryo Anne ve baba dedeye, "bay bay" diyerek Zehra'ya model olurlar. Bunu eğlenceli bir şekilde, öğretme amacı olmadan eğlenceli sesler kullanarak yaparlar.  Siz Zehra olsaydınız, hangi durumda olmak isterdiniz? Hangi durumda eğlenir ve o hareketi yapmaya katılmak isterdiniz?   "Dedene bay bay de!" demek yerine, bir yerden ayrılırken bu seremoniyi eğlenceli hale getirip, çocuğunuza model olabilir, çocuğunuzun öğrenme sürecinde çocuğunuzu teşvik edebilirsiniz. Mesela eğlenceli bir şekilde, ortamdaki herkese el sallayarak adlandırın; "Bay bay ... amca, bay bay ... teyze,  ... kardeş." Çocuğunuzu bir şeyler söyletmek için zorlamayın, model olun.
Devamını oku